IQNA

İslam ülkelerinin birliği bilge ve cesur lideri takip etmeyi gerektiriyor

12:55 - November 13, 2019
Haber kodu: 3468286
Tahran, 13 Kasım 2019- Sünni Din Bilimleri Okulları Planlama Kurulu Üyesi İslâm Cumhuriyeti'nin kurucusunun mesajının halka ulaştığında, herkesin bu mesajın din lehine olduğunu kabul ettiğine değinerek "İslam ülkeleri, Mısır gibi bazı devrimlerin kaderini önlemek için, reform hareketlerinin tek bir lider tarafından yönetilmesi durumunda birliği sağlayabilirler." açıklamasını yaptı.

İslam ülkelerinin birliği bilge ve cesur lideri takip etmeyi gerektiriyorŞii ve Sünni rivayetlerde 12 ve 17 Rebiülevvel Resulü Ekremin doğum yıldönümü günleri vahdet haftası olarak adlandırılır. Anahtar kelime Vahdet şüphesiz çok hassastır. Her zaman ortalığı bulandırmak , Şii ve Sünniler arasında tefrika yaratmak isteyen insanlar olmuş ve olacaktır. Bu nedenle, Şii ve Sünni alimlerin ve seçkinlerin birlik yolunda ilerlemeleri ve İslam'a zarar vermemeleri gerekiyor.

Sünni Din Bilimleri Okulları Planlama Kurulu Üyesi, Pave Cuma İmamı ve Sünni yaklaştırmacı alimlerdendir.

Mamusata Molla Kadir Kadıri’nin vahdet haftası vesilesiyle IQNA ile yaptığı ropörtaj aşağıda yer almaktadır:

- Sizi ağırlamaktan mutluluk duyuyoruz. Öncelikle bize şu andaki faaliyetlerinizden bahsedermisiniz?

Kirmanşah eyaletinin Pave şehrindenim. 1359 yılından  bugüne kadar bu şehrin Cuma imamıyım. 24 yıldır Pave’de yargıçlık yapıyorum. Bu işlerimin yanısıra Pave şehri Kuba camiinde Kur’an tefsir sınıflarım bulunmaktadır. Kur'an nurdur ve gençlerin kalpleri üzerine olumlu etki etmektedir. Kirmanşah eyaletindeki bu şehircikte Cuma namazları ve Kur’an tefsir sınıflarının varlığı nedeniyle en düşük suç oranlarına sahiptir.

- Şimdi Kur’an toplantılarından bahsettiğinize göre mü’minler birbirlerinin kardeşidir ayetiyle başlayalım. Bazı insanlar her zaman huzurlu ve barış içinde yaşam hakkında konuşur. Fakat Kur'an bu ayette bu kardeşlikten bahseder. Kardeşçe yaşam modeli hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kur’an açıkça mü’minleri birbirlerine kardeş olarak tanıtır. Böylece, Kur'an-ı Kerim, mü’minlerin bir dereceye kadar birbirlerine yakın bir kardeş gibi olduklarını söyler. Kriterimiz Kur’an’dır.

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ»  ayeti tüm iman edenleri kapsıyor ve inanmayanlara da başka bir çözüm öneriliyor. İslam Peygamberi (s.a.v) Medine'ye gittiğinde, Yahudilerle bir antlaşma yaptı. Ayrıca kardeşlik planını oluşturmak için Ensar ve muhacirler bir camii inşa etti. Elbette, Müslümanlar ve Yahudiler arasındaki anlayış, göçmenler ve Ansar arasındaki anlayıştan farklıydı. Çünkü bu anlayışın kökü iman ve Yahudilerle olan anlayışın kökü ise ahlak ve sosyal konulardı. Elbette, biri diğerleriyle sosyal ve politik taahhütlerde bulunabilir, ancak Müslümanlarla zahir ve batın bir olmalı ve sözleşmenin temeli iman’dır.

- Bu yıllar boyunca ülkemiz çeşitli yaptırımlarla karşı karşıya kalmış, ancak diğer taraftan kardeşçe yaşamda başarılı olunmuştur. Bu başarının nedenini nasıl değerlendiriyorsunuz?

İran halkı asil ve kültürel insanlardır. İslam İnkılabından  bu yana kırk yıl geçti, bir sosyolog olan İbn Haldun, herhangi bir ınkılabın hayatının yirmi iki yıl Mısırlı bir sosyolog ise İnkılapların yaşamının on sekiz yıl  olduğuna inanıyor. İnkılabımız Allah’ın lütfunun gölgesinde , Kur’anın bereketinde bilge ve şefkatli bir liderin varlığıyla kırk yıl boyunca kardeşlik içinde birlikte yaşamayı başardı.

Elbette farklı etnik kökenler mevcuttur. Sünniler ile Şiiler arasında temelde bir fark yoktur. Var idiysede küçük ve hızlı bir şekilde çözüldü. Ancak farklı etnik kökenlerden olsak da, tek bir  Kıble gölgesinde ortak noktalara güvenebildik ve böyle bir kardeşlik yaşamına sahip olduk.

- Böyle bir birlik ve istikrar, bölge ülkelerine nasıl ihraç edilebilir ve orada kurumsallaştırılabilir?

Cuma namazı vaazlarında, Devrim veya Arap Baharı olarak adlandırılan ınkılapların defalarca sadece güç veya bireylerin varlığını gerektirmediğini vurguladım. Aksine, cesur ve akıllı bir liderin olması önemlidir. Mısır'ın ezilen halkı çok acı çekti, ama sonunda başarılı olamadı ve Sisi gibi biri Mısır toplumunun sorumluluğunu üstlendi. Aslında, Mısırlı Müslüman liderler insanları birleştiremedi ve akıllıca liderlik edemedi.

Bu nedenle, Müslümanların başarılı olamaması, cesur ve bilge bir lider olmamasından kaynaklanıyor. Diğer bir nokta, tüm Müslümanların bir araya gelip bu noktada istikbarla savaşmasının imkansız görünmesidir. Çünkü bölgedeki bu güçlerin her biri, Batılı güçlerden birine bağlı ve tüm prestijlerini, servetlerini ve petrollerini ellerinden alıyorlar.

- Bu sorunlardan kurtulmak için sizin çözümünüz nedir?

En önemlisi, İslam Devleti yetkililerinin yabancılardan ve Kur'an'ın eyaletlerinin uyardığı kimselerin velayetini kabul etmeyerek onlardan uzaklaşmalıdırlar. Kardeşlerine kardeşlik yaparak ellerini tutsunlar. Bu ülkeler Batı hükümetleri tarafından yönetildiği sürece, asla başaramayacaklar ve Kur’an'ın dikkat ettiği birliği sağlayamayacaklar.

- Günümüzde ülkemizde vahdeti baltalamak ve kötü göstermek için tehditler nelerdir?

Bugünün tehdidinin 1980 yılı tehdidinden daha tehlikeli olduğuna inanıyorum. Saddam İran’a korkakça saldırdığında sınır şehirleri zarar gördü. Fakat bugün Batılıların bize karşı yaptıkları ekonomik, politik ve kültürel savaşta bizi daha da tehdit ediyorlar. Ve bu tehditler artık sınırlarla sınırlı değil ve tüm ülkeyi tehdit ediyor. Saddam’ın İran’a karşı savaşında hepimiz etnik kökenimizi terk ettik ve ülkemizi hepbirlikte savunduk,  şimdi bu kültürel savaşlar bu birliği işaret ediyor.

Hz Ali (as) şöyle buyuruyor: Yoksul insanlar için en kötü durum, geçim kaynaklarının iyi olmamasıdır. Yoksulluktan daha kötüsü hastalıktır. Hastalanmaktan ve yatakta yatmaktan daha kötü fikirsel olarak hastalanmaktır. Bugün, bu kültürel savaşta da genç neslimizi zihinsel olarak hasta etmeye çalışıyorlar, böylece düşünceleri sorunlarla boğuşuyor. Bu nedenle, alimlerin ve yetkililerin yanyana vahdet içinde olmaları  zaruridir.

- Alimlerin vahdet’inden bahsettiniz. Bu anlayışın bugün toplumumuzdaki durumu nedir?

Sünni alimler Şii alimler için dua etmeli ve bunun tersi de geçerlidir. Eğer Afganistan gibi birbirimize karşı fetva verseydik, patlama ve ölüm çağrıları yapsaydık, bu güvence ve emniyete sahip olamazdık. Bu nedenle, bu rasyonelliğin gölgesinde ülkemizde fiziksel güvenlik kurulmuştur, ancak bunun yanında sosyal güvenliğe daha fazla dikkat etmemiz gerekir.

Maalesef, sosyal güvenlik durumumuz örnek teşkil etmiyor, çünkü bize karşı kültürel saldırganlık, jest silahlarıyla vb... savaşa giremeyeceğimiz kadar büyük. Roketin cevabı rokettir ancak kültürel savaşın cevabı da etkili kültürel işlerdir.

-Son olarak söylemek istedikleriniz nelerdir?

En önemli nokta şudur ki Kur’an vahdet içinde olmamızı istemiştir. Dolayısıyla bu dünyada ve ahirette zafere giden yolumuz Kur’an'a geri dönmek ve Kur’an'ın metoduna göre hareket etmektir.

3854553

 

captcha